Huma Kabakcı küçük bir çocukken babası Nahit Kabakcı’nın adına başlattıǧı ve yönettiǧi koleksiyonu çok genç bir yaşta, babasının beklenmedik,vefatı ile devraldı ve bugünlere getirdi. Gencecik yaşında karşı karşıya kaldığı bu üzüntüye raǧmen, koleksiyonu son derece bilinçli bir şekilde yönetti, geliştirmeye devam etti. Kabakcı ile sanat, koleksiyon, küratörlük yüksek lisansı ve projeleri hakkında bir söyleşi gerçekleştirdik.

İnsanı Besleyen Güzel Bir Hastalık

Koleksiyonculuk nedir? 

Sanat koleksiyonculuğunun kökenine baktığımızda, Helenistik döneme uzanan sistematik ve süregelen bir bakış açısı olduğunu görebiliriz.  İnsanoğlunun materyal dünya ile ilginç ve güçlü bir ilişkisi olmuştur, koleksiyonculuk bu ilişkide önemli ve karmaşık bir rol oynar. Koleksiyonculuğu materyalizm ile bağından ayrı değerlendirirsek, bir tutku, misyon, miras ya da sadece sanatçıları desteklemek uğruna bir eylem olarak açıklayabiliriz. Koleksiyonculuk benim için son derece kişisel, ömür boyu süren, insanı olgunlaştıran ve besleyen güzel bir hastalık. Ancak, rahmetli babamın “Koleksiyonculuk ömür boyu bir maraton, nesiller arası bir bayrak yarışıdır” sözünü de benimsediğimi soylebilirim.

Koleksiyonerin misyonu nedir?  Koleksiyoner toplum için nasıl bir değer yaratır?

Koleksiyoncunun misyonu sanatı aşılamak, sanatçının arkasında durup desteklemek, özel olan koleksiyonunu halka açabilmektir. Ancak koleksiyoncunun misyonu ve sorumluluğu bununla bitmez, bir sonraki jenarasyona koleksiyon sevgisini aşılamalı ve koleksiyonculuğu bir yaşam biçimi haline getirmelidir.

Full article: http://www.artfulliving.com.tr/sanat/insani-besleyen-guzel-bir-hastalik-i-4314