Türkiye’deki en önemli uluslararası çağdaş sanat koleksiyonunun temsilcisi, ikinci nesil koleksiyoner Ayda Elgiz Güreli ile günümüzde sanatın gerekliliği ve hayata katkıları, çağdaş sanatta gözlenen değişiklikler, koleksiyonerliğin sosyal sorumluluk boyutları ve müzenin geleceğe yönelik planları konusunda bir söyleşi gerçekleştirdik.
Ayda Hanım, NY’ta Sanat Yönetimi ve Müzecilik üzerine yaptığı yüksek lisanstan sonra İstanbul’a döndü ve bir taraftan Giz İnşaat’ta görevini sürdürürken, diğer taraftan da Proje4l/Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi’nin sorumluluğunu üstlendi.
Bize biraz kendinizden söz eder misiniz?
Istanbul’da Saint Benoit Lisesinden mezun olduktan sonra San Francisco’da ‘uluslararası yönetim’ okudum. Üniversite hayatı çok hızlı geçiyor; baştan ne okumak istediğinizi bilmiyorsanız, orada okurken de bu kararı vermek zor oluyor. Böyle bir süreç yaşadım, yapmak istediğim şeylerin sadece bazılarını yapabildim. Onu müteakiben, ailem koleksiyoner olduğu için, New York’ta NYU Üniversitesi’nde sanat yönetimi/müzecilik üzerine 2 senelik master’a başladım. Keyifle yapacağım bir eğitim olacağını zannederken, hayatımda hiç zorlanmadığım kadar zorlandım.
NY’ta Sanat Yönetimi ve Müzecilik üzerine yaptığınız yüksek lisanstan sonra değişik kurumlarda bu konuda deneyim edindiniz mi?
Evet, yüksek lisansımı bitirdikten sonra Christies’de ‘European Furniture’da staj yaptım. Aslında bu benim staj yapmak istediğim departman değildi.
Çağdaş tasarımlı mobilyalar arasında büyüdüğüm için, eski çağ mobilyalar benim anladığım bir konu değildi. Ama genede, stajımı orada devam ettirdim; farklı bir alanda değişik yaş gruplarından bir çevre edindim ve onlarla ortak payda olan tutkuyu orada geliştirdik. Bu arada, her fırsatta ‘pop art’ ve ‘contemporary art’ tarafında ki bütün müzayedelerede katılıyordum. Tabii New York bu işin merkezi, tüm dünyadan alıcılar devrede ve müzayedeler çok renkli geçiyor; bir de başarı kutlama partileri oluyor. Dolayısıyla NY’ta güzel bir deneyim geçirdim.